- 4 Aralık 2017
- Yayınlayan: Jülide Erdoğan
- Kategori: Liderlik
Sizinle geçenlerde izlediğim bir TED videosunun bana düşündürdüklerini paylaşmak istiyorum. Video 2010 yılında Derek Sivers’ın yaptığı “How to start a movement?” isimli bir konuşmadan alınmış. Derek bu konuşmasında bir festivale giden neredeyse herkesin şahit olduğu basit bir görüntüden liderlik hakkında çok önemli dersler çıkarmamız için bize yol gösteriyor.
Videoda ilk olarak bi festivalde anlamsız gözüken hareketlerle dans eden birini görüyoruz. Bu bizim geleneksel anlamda tanımladığımız lideri temsil ediyor. Vizyoner, kalabalığın içinden çıkıp farklı olan bir şeyi yapmaya cesareti olan kişi. Sonrasında ise başka insanlar ona katılıyor ve bir grup insan dans ederek eğlenmeye başlıyor. Bu aslında hepimizin sadece güleceği ve hayatına devam edeceği bir an.
Fakat sonrasında Derek çok güzel bir noktaya temas ediyor, ilk takipçiye ve ilk takipçinin önemine. Deli bir adamı lidere dönüştüren ve liderin vizyonunu bir harekete dönüştüren kişi. Ben de tam bu noktaya temas etmek istiyorum. Kültürümüzde, iş dünyasında veya girişimcilik ekosisteminde neredeyse hiç rastlamadığımız bu kavrama; ilk takipçi.
Okullarımızda, stajlarımızda, gittiğimiz etkinliklerde her zaman lider olmanın ne kadar önemli olduğunu ve liderlik becerilerinin mutlaka geliştirilmesi gerektiği söyleniyor. Bu nispeten doğru ama kesinlikle eksik. Liderler toplumumuzu ileriye taşıran istisnai kişilerdir ve kitleleri harekete geçirme güçleri vardır. Fakat herkesten lider olmasını beklemek ne gerçekçi ne de etkili bir yöntemdir. Liderliğe bu kadar anlam yüklemek ve onu yüceltmek de bu etkisizliğe fazlasıyla katkı sağlıyor.
Halbuki Derek’in bahsettiği ilk takipçi de liderler kadar, belki liderlerden daha önemli. Liderin kitleleri harekete geçirmesi o ilk takipçinin zekasına ve empati yeteneğine bağlıdır. İlk takipçi olmadan lider, bir lider olarak onu tanımlayan bütün özelliklerini kaybeder ve videodaki adam gibi başkaları tarafından anlaşılmayan bir takım hareketler yapıp bir takım şeyler söyleyen birine dönüşür. Onun fikirlerini kitleler için tercüme eden kişi ilk takipçidir.
İlk takipçiyi yüceltmek organizasyonel ve toplumsal açıdan çok etkili olsa da kültürel açıdan günümüz dünyasına uygun değil. 21. yüzyıl kültürü birinciliği, parayı ve önderliği başarı olarak görüyor. Özellikle iş dünyasının merkezi olan batı kültürü bunun öncülüğünü yapmakta. Fakat bu hem ilk takipçinin hem de süreç içerisinde olan herkesin kendini başarısız hissetmesine sebep oluyor. Bizim gibi daha oryantalist ve toplumcu kültürler ilk takipçi kavramının anlaşılması ve başarı olarak görülmesi için daha uygun zeminler oluşturuyor.
Yapmak istediğim şey liderlik kavramına biraz farklı bir bakış açısıyla bakmanız ve öğretilmişliklerin biraz dışarıya çıkmanızı sağlamaktı. Derek’in konuşması ve gösterdiği video bana bunu düşünmem için vesile oldu. Umarım bu yazı ile benim de sizin başarı konusundaki perspektifinizi değiştirmek konusunda ufak bir etkim olmuştur.