İtalya’da Yolculuk | Piyano Resitali – Recital Pianistico
- Eylül 26, 2019
- 19:00 ona 21:00
- İtalyan Kültür Merkezi - No:75 Meşrutiyet Caddesi Asmalımescit Mah. Beyoğlu, İstanbul 34430
*Bu etkinlik İtalyan Kültür Merkezi tarafından düzenlenmektedir.
İtalya’da yolculuk, kökeni organize bir turizmin geleneklerinin çok önce başlayan on altıncı yüzyılın sonlarına dayanan çok anlamlı bir kültürel gelenektir. Gezgin, tüccar, diplomat, tarihçi, sanatçı, öğrenci ya da deneyimini bir günlüğe iki satır yazı yazma amacıyla hareket eden ve en ulvi ruhani anlamda olması gereken, Avrupa’nın kolektif imgeleminde sanat ve güzellik ülkesini ziyaret etme arzusuna sahip herhangi bir kişi olabilir. Bu akşam sunulan müzikal program (az önce akılda kalıcı sayfalarda belirtildiği şekilde) bir takım muhteşem müzisyenlerin İtalya’ya kendilerini adamalarından doğmaktadır.
Sunulmuş olan ortak konu, kültürel bir yer ve geleneklerden ilham alan, belirli bir neden olmaksızın yan yana getirilen önerilerde oluşmakta: İtalyan mirasını karakterize eden melodramı gözardı etmeksizin bazı İtalyan şehirlerine, popüler geleneklere (özellikle de Napoli gelenekleirne) bir armağan niteliğinde.
Program, Roma yakınlarındaki Tivoli’deki Villa D’Este’nin sükunetiyle başlıyor, İtalya’da birkaç kez gelen Franz Liszt’in ünlü duraklarından biri olan, izlerine ünlü Années de pèlerinage’de rastladığımız yolculuğu: Macar bestecinin yaşadığı duygulara karşılık gelen ses skalasında karşılaşılmayan bir delilin verdiği sevgili ülkemize adanmış bir seri. Jeux d’eau’da, bestecinin, Villa d’Este’in bahçelerinde yapmayı sevdiği, muhteşem fıskiyelerin sesi ile sarhoş olduğu doğadaki yürüyüşlerini anlatıyor. Liszt, temelinde yer alan bu geçici sürekli hareketliliğini garanti altına almak adına dikkate değer bir virtüözik çaba yoluyla, müziğin kesintisiz akışı durulduğunda tatlı ve yoğun bir melodiyle ortaya çıkan 144 vuruşa iliştirilmiş, John’a göre İncil’den yapılan alıntı ile açıkça gösterildiği gibi dini bir sembolizmi temsil eder: “… sed aqua, quam ego dabo eì, fiet in eo fons aquae salientis in vitam aeternam” (“ama ona vereceğim su, kendisine sonsuz hayata akan bir su kaynağı olacak. “). Rossini’nin kompozisyonları oldukça farklı (Pesarese e Une pensée a Florence), Rossini çok iyi tanıdığı bir ülkeyi keşfetmek için gerçek bir yolculuk yapmaz, ancak “ideal” bir yolculuğu tamamlar. Rossini operaları sayesinde ünlü bir besteci olur, ancak kariyerinin zirvesinde, belki de tiyatroların stresi tarafından tüketilen Paris’e yerleşerek emekli olmaya karar verir. Söz konusu olan müziğe veda olmayıp, Péchés de vieillessse başlıklı eserinde toplanan bir çok enstrümantal müziği etkileyen, gittikçe artan bir pazarın pırıltılarından kurtularak hayal gücünü ve ironisini rahatlatmak adına sadece bu dünyadan biraz uzaklaşmakdır.
Bu noktada, dramatik gücüyle Alplerin ötesinde gelen bestecileri içten etkileyen gücüyle İtalyan Operası’na yapılan zorunlu bir armağandır. Piyano, Senfoniler veya Operalar gibi çok büyük enstrümantal gruplar için yazılı müziği yerel hale getiren on dokuzuncu yüzyılın en önemli enstrümanıdır. Burjuva evlerinde görülen rağbetten sonra piyano konser salonlarına zaferle geri döner ve opera repertuarından yoğun bir şekilde çalınan ve zamanın genç piyanistlerinin yeteneklerini ortaya çıkaran bir repertuarın çoğalmasına neden olacaktır. Beethoven, Amore di Paisiello’ya dair Nina pazza’nın temasından etkilenip muhteşem varyasyonları yazarken
Liszt, Aida’nın kutsal dans ve son düetine vurularak ve Verdi’nin harmonik araştırmasını çok benzer hisseder;
ve nihayetinde La Traviata’nın ana temaları üzerine Joseph Asher’in (Londra Paris’te eğitim gören Hollandalı piyanist ve besteci) güzel bir melodisi. Yolculuğumuz, sadece benim doğduğum yer olduğu için değil, her şeyden önce on dokuzuncu yüzyıla atıfta bulunarak, Avrupa eğilimlerinde son derece gözde olan müzik kültüründen dolayı Napoli’ye odaklanarak devam ediyor.
Napoli yolculuğunda Pechées de vieillesse’de adı geçen olağanüstü güzellikteki yerlere atıfta bulunan şehir isimlerini seçen Rossini notalarından seçtim: Sorrento, Procida ve Ischia! Bu eser isimlerinin başlangıçta Rossini tarafından değili de “satılabilirliğini” garanti etmek ve popüler kılmak adına yapımcısı tarafından seçildiğinin altını çizmek isterim. Yapımcı ve besteciar ve müşteriyle besteci arasındaki ilişkiyi daha fazla yansımaları açığa çıkaran bir gerçektir: yapılan karşılıklı fikir alışverişleri bazen karışık ama her durumda çok verimli bir ilişkidir.
Ischia’ya adanmış olan Wilhelm Kempff tarafından yapılan parça ayrıca bir tartışma konusu olmayı hakediyor.
Sadece piyanist olarak tanınan (yirminci yüzyılın en büyük virtüözlerinden biriydi) ancak sadece bazıları tarafından bestekar olduğunu da bilinen bu bestekarla ilgilenmeye başladım. Bize son diskografik açıdan Trio ve Quartet olarak mükemmel bir müzik arşivi ve Berlin Biblioteca Der Kunst arşivinin cömertçe bizlerle paylaştığı bu akşamki programda da yer alan Suit gibi piyano sayfaları da bıraktı. Yolculuğun son bölümü bu ideal yolcuğuya başladığımız besteciye bırakıldı: Franz Liszt.
Üç harekete bölünmüş ‘Venezia e Napoli’’de (Années de pélerinage’nin ekleri ) Liszt’in bir kez daha talep edilen ince piyano dehasına şahit oluyoruz: Fa minör diezde de zarif ve popüler bir tema olarak Venedik gondolcusu; nostaljik bir kanto ile içiçe geçen mi bemol minörde Canzone; eski bir napoliten şarkısı ile kanıtlanmış canlı ve mükemmel bir ritmik doku üzerine inşa edilmiş olan Sol minor’deki Tarantella: Fenesta vascia.